15 Ekim ile 19 Ekim tarihleri arasındaki 5 günlük, 1056 km.’lik motosiklet
yolculuğumuz İzmir’den başlayıp, İzmir’de son buldu.
Güzergâhımız: Ayvalık (Cunda), Troya, Gelibolu, Gökçeada, Çanakkale
ve Assos’tu.
Aşağıda, bu gezinin ilk ayağı olan Ayvalık ve Cunda bölümünü
okuyabilirsiniz.
15 Ekim Salı sabahı, İzmir’den motosiklet (Honda CRF 250 L) ile tüm kamp yüküyle
birlikte yola çıktık. İlk hedefimiz kabaca 160 km mesafedeki Ayvalık
ile Cunda’ydı. Cunda bir ada olmasına rağmen ana karaya çok yakın, bu nedenle
çok kısa bir köprüyle geçilebiliyor. Öyle ki, ada olduğu bile anlaşılmıyor.
Ayvalık ve Cunda’nın tarihi oldukça zengin. Bir zamanlar
ağırlıklı olarak Rumların yaşadığı bu yerlere, mübadele sırasında Girit,
Midilli ve Makedonya’dan gelen Türkler yerleştirilmiş.
|
Kilise olduğunu tahmin ettğimiz, Antik Yunan mimarisi özelliklerini taşıyan bu hoş bina ne yazık ki yıkılmayı bekliyor |
Eski Rum evleri, kiliseler (bunların bazıları camiye çevrilmiş,
bazısı yıkılmış, bazısı da yıkılmaya yüz tutmuş durumda), taş döşeli dar
sokaklar görülmeye değer.
|
Bazı evler restorasyon gördüğü için iyi durumda |
Bazı sokaklar, sinema dekorundan çıkmış gibi. İnsanı
geçmişte yolculuğa götürüyor.
|
Yıkılmaya yüz tutmuş eski bir bina |
|
Camiye çevrilen kiliselerden biri |
|
Camiye çevrilen bir diğer kilise. Kimlik değiştiren kiliseler bu sayede kaçınılmaz akıbetlerinden kurtulmuş |
|
Taş döşeli Cunda sokakları eski evlerle dolu |
|
Annie, Cunda sokaklarını keşfediyor |
Gittiğinizde mutlaka Palabahçe Kahvehanesi’ne uğrayın ve
mevsimi ise Koruk Suyu’nu tadın. Koruk suyu, olgunlaşmamış üzümün suyundan
yapılıyor ve Anadolu'da da pişirme aşamasında birçok yemekte kullanılıyor ama içecek olarak günümüzde unutulmaya yüz tutmuş durumda. Henüz olgunlaşmamış dönemde sıkıldığı için tadı şıradan farklı ve daha az şekerli olan koruk suyu, Palabahçe Kahvehanesi'nde 15 Haziran ile Kasım ayları arasında içilebilir. Bardağı
1,5 TL. Kahvehanenin içindeki eski fotoğraflara göz atmayı ve
Midilli’den göçen kahvehane sahibi Suat Bey'in hikâyesini dinlemeyi unutmayın (adres: 13
Nisan Sokak, no: 4). Kahvehanenin bulunduğu ve Eski İzmir Yolu olarak anılan dar cadde, bir zamanlar Ayvalık'ın en işlek caddesiymiş. Hava güneşliyse biraz daha zaman ayırıp kahvehanenin
önünde oturun, kahvenizi yudumlayın.
|
Suat Bey ve ailesi tarafından 1950 yılında satın alınan bu kahvehane, sakin ve dinlendirici bir atmosfere sahip |
|
Olgunlaşmamış üzümden yapılan hafif şekerli koruk suyu, Haziran ile Kasım ayları arasında içilebilir |
Ayvalık’ta, sahil bölgesinde bulunan Tostçular Çarşısı’nda
Ayvalık tostu yiyebilirsiniz. Kamp yapacaksanız, Ayvalık’ta, merkeze yaklaşık
5-6 km.
uzaklıkta bulunan ve çam ağaçları arasında yer alan Çamlık Kamping’te
kalabilirsiniz. Biz burada geceledik. Çamlık Kamping'e varmadan 30 metre önce, Ayvalık
Kamping tabelasını göreceksiniz. Burası da konaklamak için bir başka seçenek. Ama bu kamping hakkında herhangi bir bilgimiz olmadığı için Çamlık Kamping ile kıyaslama yapamıyorum.
|
Çamlık Kamping'in manzarasını çam ağaçları perdelese de, yirmi metre aşağı yürürseniz sizi karşılayacak hoş manzara buna değecek |
Çamlık Kamping’te buzdolabı, internet, duş için sıcak su imkânları var.
İsterseniz bungalovlarda da kalabilirsiniz. İnternet sayfasında kişi başı 15 TL
yazsa da, kişi başı fiyatı 10 TL. Burası gerçekten de iyi bir kamp yeri.
Erkekler tuvaleti ile duşu pek temiz değildi ama Annie’nin söylediğine göre
kadınlar tuvaleti ile duşu gayet temizmiş.
Kamping'in tel. no'ları: (0266) 312 2286/0533 559 9508
Adresi: Çamlık Mevkii, Çamlık Koyu, Ayvalık/Balıkesir
www.camlikkamping.com
Denize girmek gibi bir düşünceniz yoksa, Ayvalık için en
uygun mevsim İlkbahar ile Sonbahar. Güneşli, rüzgârsız kış günlerinde de
buranın tadı çıkarılabilir.
|
Sahil bölümünde bulunan Tostçular Çarşısı'nda birçok tostçu bulabilir, burada Ayvalık tostu yiyebilirsiniz |
|
Sakin, uygun fiyatlı ve hoş bir kamp alanı: Çamlık Kamping |
Yapamadıklarımız: Zaman yetersizliğinden dolayı Cunda
manzarasını seyretmek için Şeytan Sofrası ile Cennet Tepesi’ne çıkamadık.
Zamanınız varsa buralara gitmeyi unutmayın.
Gelelim Cunda’ya… Cunda da Ayvalık’a benziyor ama dokusunu
daha iyi korumuş. Hemen bir not daha ekleyeyim, Cunda, Ayvalık’a kıyasla daha
turistik, bu yüzden fiyatlar daha yüksek (Uno Pizza’da Efes malt şişe bira 9 TL, yemekler 30 TL civarı).
Biz bu geziler için Ekin Grubu’nun Gezi Türkiye Tatil
Rehberi ile Lonely Planet’ın Türkiye rehberini kullandık. Bu iki rehber kitabı
da daha sonra kıyaslayıp düşüncelerimi paylaşacağım.
Her iki rehber kitabın da sahilde bulunan Taş Kahve’yi
tavsiye ettiğini belirteyim. Sahil yolu adanın en işlek bölgesi. Burada bira da
içebilirsiniz, biz kahve önünde (gölgede) boş masa bulamadık, bu yüzden burada bir şey
içme ve oturma imkânımız olmadı ama burayı sizler için görüntüledik.
|
Taş Kahve'nin önünde, gölge altında boş masa bulmak kolay olmayabilir |
|
Yüksek tavanlı Taş Kahve'nin içinden görünüm |
|
Taş Kahve'nin gözlerden uzak bir köşesinde uyuklayan bir müşteri |
Cunda’nın sokaklarında gezmek için de mutlaka birkaç saat
ayırın (size tavsiyem, Ayvalık ve Cunda için en az bir tam gün ayırmanızdır).
Bizde unutulmaz anılar bırakan yerlerden biri, Cunda’nın
öbür ucu olan Patrice Köyü’ydü. Çok güzel bir kıyıda kurulu köyde yaşayan insan
çok az. Burada taştan yapılma eski Rum evlerini görebilirsiniz. Huzur verici
bir köy. Köyün öbür ucunda Aya Dimitri (Ay ışığı) Manastırı var. Bizim
gittiğimizde restorasyon çalışması nedeniyle ziyarete kapalıydı.
|
Patrice Köyü |
|
Patrice Köyü'ndeki evler huzur dolu |
Patrice Köyü ile manastıra stabilize bir yoldan ulaşılıyor.
Yol, köyden sonra biraz bozulsa da her tür motorun gidebileceği bir yol.
Özellikle endurolar için keyifli. Yol üstünde durup, karşıdaki küçük adada
bulunan manastır kalıntılarını seyredip fotoğraflayabilirsiniz.
|
Cunda ile Patrice arasındaki yol motosikletliler için keyif verici |
|
Uzakta manastır kalıntısı |
Cunda’da, bir tepe üzerinde kurulu Taksiyarhis Kilisesi
kalıntılarının biraz üzerinde, eski bir yel değirmeni ile Agios Yannis Kilisesi'ni göreceksiniz. Değirmen, eskiden kiliseye un sağlıyormuş. Buradaki kilise restore edilerek küçük bir kütüphaneye dönüştürülmüş. Burası, Patrik Teodosios zamanında İstanbul'daki Fener Rum Patrikhanesi'ne bağlanmış olan manastırın ana kilisesinin kuzeybatısında kalmakta. Kilise kitaplığı 1835 yılından itibaren zenginleşmeye başlamış, dini kitapların yanı sıra 17. ve 18. yy. kilise hukuku hakkındaki yayınlarıyla da ün salmış. Şapel, 1924 mübadelesi (zorunlu göç) sonrası tahrip olmuş. Yıllarca harap kalan kilise ile değirmen, Rahmi Koç tarafından restore ettirilmiş ve burası, Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı adıyla 2007 yılının Ağustos ayında hizmete girmiş (emekli Büyükelçi Necdet Kent'in oğlu Muhtar Kent, kitaplığa, merhum babasından kalma bin üç yüzden fazla kitap bağışlamış). İçeride fresk ve kitapları görebilirsiniz. Kafe
bölümü genellikle kalabalık. Hava güneşli ve sıcaksa, gölgede masa bulmak sorun
olabilir, nitekim biz bulamadık.
|
Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı, eski bir kilisenin restorasyonu sonucunda doğmuş |
Kafenin iki taraftan manzarası çok güzel.
Burada bir şeyler içip yorgunluk giderebilir ve manzaranın tadını çıkarabilirsiniz.
|
Hafta sonları kafede boş masa bulmak sorun olabilir |
|
Kafenin her iki yüzü de deniz görüyor |
|
Taksiyarhis Kilisesi'nin kalıntıları. Kilisenin deniz manzarası görülmeye değer
|
Kitaplık Pazartesi dışında her gün 09.00 ile 17.30 saatleri arasında ziyarete açık. Giriş ücretsiz, internet erişimi bulunuyor. Buraya Ayvalık'tan, Cunda (Alibey) Adası'na kalkan minibüs ve otobüslerle gelebilirsiniz. Ayrıca Ayvalık'tan, Cunda İskelesi'ne her saat başı tekne kalkıyor. Cunda merkezinden buraya doğrudan otobüs yok. Yürüyüş yaklaşık yirmi dakika sürüyor. Mümkünse buraya motosiklet veya araçla değil, yürüyerek çıkın. Böylece Cunda'nın taş döşeli caddelerini ve taş evlerini daha iyi görme imkânı bulursunuz.
Seyahat ettiğimiz yerlerde, eşyalarımızı güvence altına alabilmek için
dolaşacağımız yerlerde motosikleti (üzerindeki çantalarla birlikte) ücretli
otoparka bıraktık, görevlilerden de göz kulak olmalarını rica ettik. Aklınızın, motorunuzda bıraktığınız eşyalarda kalmaması için aynı yöntemi uygulayabilirsiniz.
|
Cunda sokakları |
|
Cunda'da restore edilmiş evlerin sayısı daha fazla. Bunların bir bölümü kafe, restaurant ve pansiyon olarak işletiliyor |
|
Cunda'nın daracık sokaklarında gezmek insanı tüm dertlerinden uzaklaştırıyor |
|
Ayvalık'ta olduğu gibi Cunda'da da ilginç ayrıntılara rastlayabilirsiniz (fotoğraf: Annie Stuart) |
|
Cunda, Ayvalık'a göre daha turistik bir yer |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder