18 Nisan 2014 Cuma

Akdeniz'in Batı Kıyıları, Birinci Bölüm

Akdeniz’in batı kıyılarında dört gün sürecek gezimize 6 Nisan Pazar sabahı, saat 07:10’da başladık. Antalya’dan tek motosikletle ve iki kişi olarak yola çıktık. Amacımız daha çok kıyı kesimindeki antik kentleri görmekti. Yolumuzun üzerindeki Phaselis ve Olympos’u daha önce gördüğümüz için bu geziye dahil etmedik. İlk durağımız Limyra antik kenti oldu. Limyra’ya, Finike girişinden hemen önce sağa sapılarak ulaşılıyor. Burada kıyıdan ayrılıp dağlara, Elmalı yönüne doğru bir yol ayrımı var ve Limyra ile Arkyanda antik kentleri de burada gösteriliyor. Bu sapaktan itibaren Limyra 6, Arykanda ise 30 km. ötede yer alıyor.

Limyra için birkaç km. sonra tekrar sağa sapılıyor, burada Limyra yazılı bir levha göreceksiniz. Ardından bir köye ulaşılıyor ve antik kent, solda (yol üzerindeki) tiyatro ile başlıyor. Kentte ayakta kalmış fazla kalıntı yoksa da en dikkat çekicileri antik tiyatro ile Xntabura Anıt Mezarı. Giriş ücretsiz.

Yol kenarındaki Limyra tiyatrosu
Anıtın yanına ulaşmak için sağdaki taş köprünün karşısındaki kayalıktan yukarı doğru beş dakika kadar yürümek gerekiyor, burada bahçelerin arasından geçen bir patika var. Kenti gezmek (fotoğraf çektiğiniz de varsayılırsa) yaklaşık yarım saat sürüyor. Anıtın bulunduğu yerden aşağıdaki seraları ve diğer kalıntıları izlemek hoş oluyor.
Xntabura Anıt Mezarı
Limyra antik kenti, Finike’nin 4 km. kuzeydoğusunda kurulmuş. Arkeolojik kazılar 1969 yılında başlamış. Kentin adı, Likya dilinde “Zemuri” olarak geçiyormuş ve buranın İ.Ö. ikinci bin yıldaki Hitit metinlerinde geçen “Zumarri” kenti olduğu anılıyor.
Kent, İ.Ö. Perikle döneminde zengin bir çağ yaşamış ve bölgenin başkenti olmuş.
Limyra ile Arkyanda arasında bulunan mezarların bazıları ev, bazıları da tapınak şeklinde tasarlanmış
Gaius Sezar, Roma’nın ilk imparatoru Augustus’un torunu ve manevi oğludur. Öyle ki, Augustus öldükten sonra tahta onun geçmesi beklenmektedir. Ancak Ermenistan’daki bir savaşta aldığı ölümcül yara sonucunda, Roma’ya dönüşünde Limyra’da ölmüştür (İ.Ö.4 Şubat ayı). Cenazesi veya külleri Roma’ya götürülse de, Limyra’da onun adına bir anıt yapılır (Xntabura Mezar Anıtı). Limyra, Bizans döneminde piskoposluk merkezi haline gelmiş.
Kaya mezarlarına daha yakından bakış
Limyra’dan sonra yola devam ederek Arkyanda’ya vardık. Arykanda’ya Arifköy’den ulaşılıyor.
Arifköy’e ulaşınca, sağda sebze meyve satılan ve çeşmenin bulunduğu bir yer göreceksiniz, burası viraja denk geliyor ve Arykanda yolu buradan sağa doğru ayrılıyor. Sağda bir kaya mezarı ve kahverengi Arkyanda levhası var ama biz ilk seferinde burayı kaçırdık. Beş km. gittikten sonra döndük ve sapaktan itibaren bir km. sonra antik kente ulaştık. Arykanda etkileyici ve görülmeye değer bir kent. Giriş 5 TL (müzekart geçerli).
Arykanda girişindeki aslan kabartması
Arykanda, Antalya’ya (hem dağ, hem de sahil yolundan) 150 km. mesafede. Kent, günümüzdeki adı Şahinkaya olan sarp bir kayalığın altına kurulmuş. Kentin Luwice’deki adı “Arykawanda”, yüksek kayalığın yanındaki yer anlamına geliyor.
Arykanda, 1838 yılında İngiliz gezgin ve araştırmacı Charles Fellows tarafından keşfedilmiş. Keşfinden sonra uzunca bir süre unutulan kentteki ilk kazılar 1971 yılında başlamış.
Kentin iki agorasından biri

Arykanda, pek çok antik kent gibi kolay savunma ve çevreye hâkim olabilmek amacıyla yüksekte kurulmuş. Sırtını da geçit vermez bir kayalığa yaslayarak kendisini güvenceye almış. Ormanın içinde yer alması nedeniyle aşağıdaki yoldan görülebilmesi çok zor. Bu da kentin daha iyi gizlenebilmesine yardımcı oluyor.
Arykanda küçük bir alanda kurulmuş olmasına rağmen yapılarının çeşitliliği ile insanı şaşırtıyor. Arykanda halkı, bazı antik yazarlar tarafından tembel ve sefahate düşkün olarak nitelendirilmiş. Kentte altı hamam bulunuyor olması belki de bu göstergelerden biridir.
Arykanda'dan genel görünüm
Limyra ve Arykanda’ya Antalya’dan günübirlik de gelinebilir. Eğer zamanınız sınırlı ve iki kentten birini tercih etmek zorundaysanız, Limyra yerine Arykanda’yı tercih edin.

Arykanda’dan sonra yola devam ederek Demre’ye ulaştık.
İlçedeki üç Aziz Nikolas heykelinden biri, müzenin karşısındaki meydanda bulunuyor
Demre’de, Aziz Nikolas Müzesi/Kilisesi öncesi yemek yedik. Müze yolunda (araçlara kapalı bir yol) sağ tarafta bulunan İpek Restaurant’a girdik. Annie, mercimek çorbası istedi, ben de kuşbaşılı kaşarlı pide. Ama sipariş vermediğim halde bana da mercimek çorbası geldi, çok aç olduğum için geri göndermedim. Ardından kuşbaşılı kaşarlı olması gereken pide yalnızca kaşarlı olarak geldi. Çorba ve pide kötüydü, hesap toplam iki mercimek çorbası ve bir kaşarlı pide için 17 TL idi. Bu kötü yemeklere bu fiyat fazlaydı. Garsonun kılığı kıyafeti de temiz gözükmüyordu. Hayal kırıklığı içinde kalktık (önceki gelişimde de Demre’de köfte ekmek yemiştim. O da bir hayal kırıklığı olmuştu. Demre’de mümkünse yemek yemeyin, çünkü görünüşe göre az sayıdaki lokantadan hiçbiri iyi değil, hatta vasatın bile altında).
Müzeye çevrilen kilisedeki fresklerden birinde Aziz Nikolas tasvir ediliyor

Denizcilerin ve çocukların koruyucu azizi Nikolas
Müze ilçe merkezinde, oldukça büyük bir kilise. Ziyaret yarım saat sürüyor. Giriş ücreti 15 TL (müzekart geçerli). Burada birkaç lahit var. Yerdeki mozaikler, duvardaki freskler ve içerideki loş atmosfer hoşumuza gitti. İlçede üç tane Noel Baba (Aziz Nikolas) heykeli var. Biri kilise bahçesinde, biri kilise girişinde diğeri de biraz ötedeki küçük meydanda. Bu heykellerin üçü de birbirinden güzel. Neyse ki, birkaç yıl öncesine kadar ilçe girişinde bulunan plastik ve karikatürize edilmiş Noel Baba heykeli kaldırılmış.
Kilise kubbesinin içinde İsa ve on iki havarisi tasvir ediliyor
Eğer hediyelik eşya mağazalarından alışveriş yapacaksanız, kilise dışındaki dükkânlar yerine bahçedeki küçük mağazayı tercih edin, fiyatları daha ucuz.
Kilisedeki (müzedeki) lahitlerden biri
Aziz Nikolas, 6 Aralık 343 yılında ölünce lahite konmuş ve 3. veya 4. yüzyılda adına bir kilise inşa edilerek lahit buraya taşınmış. 1087 yılında bölgeye gelen İtalyan denizciler lahdi kırarak kemiklerini çalmış ve Bari’ye götürmüş.
Kilise sunağı

Kilisedeki kırık lahitlerden biri
Buradan sonra Myra’ya gittik. Myra, Demre’nin hemen çıkışında, geliş yönünün aksine, yukarıya doru gitmek gerekiyor. İlçe merkezinde buna ilişkin levha var (Demre’nin 1,5 km. kuzeyinde).
Myra tiyatrosu
Myra kaya mezarları ve tiyatrodan ibaret, ziyaret yarım saat sürüyor. Küçük olmasına rağmen kaya mezarları ve iyi durumdaki tiyatrosu görülmeye değer. Giriş  15 TL (müzekart geçerli).
Tiyatroda bulunan kabartmalardan bir detay

Myra'dan bir başka detay

Önde  masklar, arkada kaya mezarları
Bir zamanlar gladyatör dövüşlerinin de yapıldığı Myra tiyatrosu iyi durumda. Burada tiyatro ve kaya mezarları dışında başka bir şey bulunmasa da, bu ikisi kesinlikle görülmeye değer yapılar. Bir zamanlar Patara ve Phaselis ile birlikte en önemli üç Likya limanından biri olan Myra, günümüzde nehrin taşıdığı alüvyonlar nedeniyle denizden hayli uzakta. Kutsal Kitap’ta (Elçilerin İşleri 27:56) yazdığına göre, İ.S. 60-61 yıllarında Roma’ya götürülen mahkûmlar gemilerini burada değiştirmişler. Myra aynı zamanda Aziz Pavlus, Luka ve Aristharchos gibi Hıristiyanlığın önde gelen kişilerinin uğradıkları bir kentti.
Bazı masklar korkutucu

Myra'nın eşsiz kaya mezarları
Myra’dan sonra birkaç km. ötedeki Çayağzı/Andriake yönüne (sola ayrılan yol, levha var) saptık ve deniz kıyısındaki Andriake Kamping’te bir gece geçirdik. 
Andriake Kamping'teki sivrisinekleri saymazsak her şey çok iyiydi

Kamp yerinde akşama doğru
Kamping küçük ama çok hoş. Zemin çim, burayı işleten Barış Bey ile Durkadın Hanım çok sıcak ve yardımsever. Burada ücretsiz çay içebilirsiniz. Duş için sıcak su bulunuyor. Tek sorun, aşırı yoğunluktaki sivrisineklerin varlığıydı. Çevrede sazlık ve bataklıklar bulunduğu için ortalık sivrisinek kaynıyor ve çadırınızın fermuarını açar açmaz içeri girebiliyorlar. Bu yüzden çadırın dışında oturmak pek mümkün değil, yanınızda mutlaka sinek kovucu sıvı bulundurun. Aşağıya kampingin olumlu ve olumsuz yönlerini yazdım.
Andriake Kamping, tel: (0242) 871 3130
cep tel: 0535 501 0532 ve 0535 226 4936
e-mail: baris@andriake.com
Ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.andriake.com/

Artılar
Uygun fiyat (kişi başı 12 TL)
Wi-fi
Sıcak su
Temiz tuvalet ve duşlar
Konukseverlik
Güzel kamp ortamı
Kamp yerinin yerleşim merkezi dışında ve sessiz olması


Eksiler
Sivrisinekler

13 Ocak 2014 Pazartesi

Uçansu Şelalesi

Antalya’da iki tane Uçansu Şelalesi var. Bunlardan biri (ve daha görkemlisi) Gündoğmuş İlçesi sınırlarında ve Antalya’ya uzaklığı 167 km. Diğeri ise, Antalya’ya yaklaşık 65 km. uzaklıkta.

Gebiz'den sonra Akçapınar'a gitmek için köprüden geçmek gerekiyor

Bu sözünü ettiğim ikinci şelale, Serik İlçesi sınırlarında kalıyor ve Antalya Serik karayolunun 25. km’sinden sola doğru Silyon ve Gebiz levhası yönüne sapmak gerekiyor. Gebiz, bu kavşaktan 20 km. ötede. Gebiz’den sonra uzun bir köprü geçip Akçapınar Köyü’ne gitmeniz gerekiyor. Biraz daha gittikten sonra asfalt bitiyor. Gebiz’den sonraki mesafe yaklaşık 20 km. (aslında 15-20 km. arası bir mesafe ama ben burada yolu şaşırdığım için mesafeyi kesin olarak ölçemedim). Akçapınar’dan sonra yolu bulmak zorlaşıyor. Köyün dışına çıkıp, zor görülen elyazısı ahşap bir işaretle kuru akarsu yatağına girmek ve bir süre burada yol almak gerekiyor. Sonrasında birçok akarsu yatağı geçeceksiniz, bunlar her 2-3 km.’de bir karşınıza çıkacak. Yaz mevsiminde akarsu yatakları muhtemelen tamamen kurumuş olur (11 Ocak’ta gittiğimde su son derece sığ akıyordu). Yol ormandan ve akarsu yataklarından devam ediyor. Yağmur mevsiminde yol çamurlu oluyor. Yarım saat sonra şelale bölgesine geliniyor. Burada, kışın kapalı olan bir tesis var, sanırım restoran ve kafe olarak hizmet veriyor. Girişte bir kulübe var ve yazın muhtemelen giriş için ücret talep ediliyor.

Kışın, şelale bölgesinde yaşayan 3 kedinin dışında bir canlı belirtisi yok



Burası, Antalya’dan bir buçuk saatte ulaşabileceğiniz ve günübirlik geziler için uygun bir yer. Çevrede çok sayıda orman yolu var ve günün geri kalanını buralarda arazi sürüşü yaparak değerlendirebilirsiniz.

Bozdağ yol boyu size eşlik ediyor

Günbatımında Bozdağ

10 Ocak 2014 Cuma

Honda 2014 Dakar Rallisi'nde İddialı

Geçtiğimiz yıl, 24 yıl aradan sonra Dakar rallisine geri dönen Honda, Helder Rodrigues, Johnny Campbell ve Javier Pizzolito'dan oluşan takımıyla ve yeniden yaratılan CRF 450 ile yarışı başlangıç için başarılı sayılacak bir dereceyle (genel klasmanda yedincilikle) tamamlamıştı.

Honda CRF 450, 2014 yılı için daha da geliştirildi ve takımda bazı değişiklikler yapıldı. 2014 Dakar rallisi takımında Johnny Campbell yer almıyor, onun yerine takıma Sam Sunderland, Joan Barreda ve Paulo Goncalves eklendi. Böylece takım gençleşmiş de oldu (en yaşlısı 1979, en genci 1989 doğumlu).

Hatırlayacaksınız, Dakar rallisini 5 kez kazanmış olan Fransız pilot Cyril Despres, geçtiğimiz yıl KTM'den Yamaha'ya transfer olmuştu. Onun en büyük rakibi Marc Coma ise KTM takımında yarışmayı sürdürüyor.

Honda bu yıl sürpriz bir çıkış yaparak KTM ve Yamaha takımlarına güçlü bir rakip olarak çıktı ortaya.



Birinci etabın birincisi Honda'dan Joan Barreda (derecesi 02:25:31), ikinci gelen Marc Coma'nın derecesi  02:26:08; üçüncü gelen Despres'in derecesi ise 02:27:11

İkinci etabın birincisi Honda'dan Sunderland'ın derecesi 03:42:10

Üçüncü etabın birincisi Honda'dan Barreda'nın derecesi 03:47:03

Dördüncü etapta Honda'nın en iyi derecesi, altıncı gelen Barreda'ya ait (05:43:09)

Beşinci etapta Honda'nın en iyi derecesi, üçüncü gelen Rodrigues'e ait (03:28:01)

Altıncı etapta Honda'nın en iyi derecesi, üçüncü gelen Barreda'nındı (04:23:56). İkinci Marc Coma ile arasında yalnızca 1 dk. 15 saniye vardı. Etap birincisi ise Duclos'tu (derecesi 04:21:34).

Yedinci etap birincisi, 03:28:41'lik derecesiyle Honda'dan Barreda oldu. İkinci Marc Coma'nın derecesi 03:32:44; üçüncü Despres'nin derecesi ise 03:34:16 oldu.

Sekizinci etabın birincisi, 05:23:20'lik derecesiyleYamaha'dan Despres oldu. Bu aynı zamanda Despres'in bu yılki ilk etap birinciliği. İkinci KTM'den Marc Coma'nın derecesi 05:25:35; üçüncü Honda'dan Barreda'nın derecesi ise 05:25:59 oldu (Marc COma ile arasındaki süre farkı yalnızca 24 saniye).

Genel klasmanda ise toplam 232:06:19'luk derecesiyle KTM takımından Marc Coma hâlâ lider durumda (5. etaba kadar lider Honda'dan Joan Barreda'ydı).

Barreda gene klasmanda ikinci durumda ve derecesi 32:44:57

Barreda ile Marc Coma arasındaki (genel klasmanda) süre farkı 38 dk. 38 saniye.



Beşinci etapta, Honda takımından Paulo Goncalves büyük bir talihsizlik yaşadı ve motosikleti bir anda alevler içinde kaldı. Böylece Goncalves bu yılki Dakar rallisine veda etmek zorunda kaldı. Hava sıcaklığının 40 dereceyi aştığı beşinci etapta yarış dışı kalan Goncalves, o anı şöyle anlatıyor:

"Çeşitli sorunlar nedeniyle liderlik şansını yitirince Barreda'yı desteklemek için elimden geleni yaptım. İyi gidiyordum ve etabın yarısındaydım. Aşırı sıcakta birden ayaklarımın ısındığını fark ettim ve motosikletimin yandığını gördüm. Motosikletten atladım ve alevleri kumla söndürmeye çalıştım ama alevlerle başa çıkamadım ve motosiklet tamamen yandı. Yıl boyunca çok sıkı hazırlık yaptıktan sonra bu şekilde yarış dışı kalmak bende çok büyük bir hayal kırıklığı yarattı."



Goncalves her ne kadar şanssız bir şekilde Dakar rallisine veda etmek zorunda kalsa da, bu çok tehlikeli yarışta, bu ciddi kazayı zarar görmeden atlattığı için şanslı sayılır.

Bu yılki Dakar rallisi daha da zorlu, çünkü 4300 metre yüksekliğe varan etaplarda yarışılıyor. Yükseklikten dolayı ortaya çıkan düşük oksijen yarışçıları daha da yoruyor. Ayrıca buralarda güneş daha yakıcı, hava da daha soğuk oluyor. Gün içinde çok büyük ısı farklılıkları oluşabiliyor ve bu da yarışçıların sınırlarını iyice zorluyor.

Bakalım önümüzdeki günlerde genel klasmandaki liderlik yeniden el değiştirecek mi, bekleyip göreceğiz.