Bir sonraki durağımız Gökçeada’ydı. Feribotumuz Kabatepe’den Gökçeada’ya saat
19:00’daydı. Bir saat on beş dakikalık bir deniz yolculuğu sonunda Gökçeada’ya
çıktık. Lonely Planet’ta yazan Şen Kamping’i aradım ama telefona cevap veren
olmadı. Nereye gideceğimizi, nerede kalacağımızı bilmeden Kuzulimanı’ndan
Gökçeada’ya doğru yola çıktık. Yolda benzin almak için durduk ve neyse ki,
benzinlikte çalışan kişi bize bu konuda çok yardım etti. Gelibolu’yu geçip düz
devam etmemizi, Aydıncık yönüne sapmamızı Eşelek Köyü’nden sağa ayrılan yolu takip
etmemizi söyledi. Bize bir de uyarıda bulundu. Burada koyunların başıboş
olduğunu ve yollarda yattıklarını söyledi. Gerçekten de, yol kenarları koyun
doluydu ve virajlı yollarda dikkatli ve son derece yavaş bir şekilde yol aldık.
Yaklaşık yarım saat sonra Şen Kamping’in tabelasını gördük. Kamping görevlisi,
bize kalabileceğimiz yerleri gösterdi. Burası deniz kıyısında, rüzgâra açık bir
yerdi. Önceki gece Gelibolu’da kalırken, gece hava rüzgârlı olmasına rağmen
kampingteki ağaçlar bizi rüzgârdan korumuştu. Yorgunduk ve sinirlerimiz gergindi.
Kumda motor devrildi. Sonrasında çadır yeri ve motorun duracağı yer konusunda
bir süre tartıştık. Çadır kurduğumuz yerde hasır bir gölgelik vardı ve bu hem
motoru, hem de çadırı yağmurdan koruyacaktı. Motoru bu gölgeliğin demirlerine
sabitleyip, ayaklığının altına da düz bir taş parçası koydum. Böylece motor
çadırın üzerine devrilmeyecekti. Çadırın dış tentesini örtmemiştik. Yağmur
başlayınca, rüzgârla birlikte yağmur Annie’nin yattığı kısma vurmaya başladı ve
burası içeriden nemlendi. Gece çıkıp dış tenteyi örttüm, rüzgârda bu iş çok zordu.
Ayrıca yumuşak kum nedeniyle çadır kazıkları pek iyi tutmuyordu. Birkaç saat
sonra yağmur dinmişti ama rüzgâr iyice azıtmıştı. Çadır tentesinin olmadığını
fark ettim. Rüzgârda uçup gittiğini sandım ama bir tarafındaki kazıklar çıkınca
diğer tarafa yığılmış, üzeri su doluydu. Kumun üzeri de göllenmişti ve
neredeyse buz kadar kaygandı. Az kalsın suyun içine düşüyordum. Rüzgârda uzun
süre boğuştum. Sağdan soldan topladığım sandalyelerle hem çadırı, hem de dış
tenteyi destekleyip güçlendirdim. Tatsız bir gecenin ardından gergin bir
şekilde uyandık. Özellikle koşullar Annie için ağırdı. Rüzgâr hâlâ çok
güçlüydü, öyle ki her şeyi uçuruyordu. Dikkatli bir şekilde toparlandık, bu
yüzden biraz uzun sürdü. Hava açmaya başlamıştı ve güneş vardı. Güneşi
özlemiştik. Buradan bir an önce ayrılmak istedik. Toparlanıp yola çıktık.
Rüzgârlı ve yağmurlu bir gecenin sabahında. Fotoğrafta gece sandalyelerle desteklediğim dış tente ve çadır görünüyor |
Şen Kamping kişi başı 10 TL (2011 basımı Lonely Planet’ta 7
TL olduğu yazılıydı). Burada duş için sıcak su bulunmuyor. Deniz kıyısı olduğu
için rüzgâra açık, iç bölgelerden daha soğuk oluyor. İnce kum her yere giriyor,
temizlemek kolay değil. Denizi ve kumsalı güzel, yazın gelirseniz burayı
seveceksiniz.
Şen Kamping'in kumsalı, yazın keyifli ve ucuz bir tatil vaat ediyor |
Şen Kamping tel no'ları: (0286) 898 1020/0536 701 7801
Adresi: Aydıncık Plajı, Gökçeada (İmroz), Çanakkale
http://www.e-gokceada.com/sencamp.html
Toparlanıp Gökçeada’ya döndük. Bir kafenin önünde oturup güneşin tadını çıkardık, poğaçalarla kahvaltı yaptık. Rehber kitaplara göz attık, Lonely Planet, Kaleköy’ü (eski adı Kastro) tavsiye ediyordu. Yalnızca birkaç saatimiz kaldığı için buraya gitmeye karar verdik. Yeri gelmişken belirteyim, Gökçeada'nın (ada ile aynı adı taşıyan) yerleşim merkezinde görülmeye değer bir şey yok. Adanın bize göre en ilgi çekici yeri ise Kaleköy’dü. Sırf bu yüzden adaya gelmiş olmaktan dolayı memnuniyet duyduk. Aynı şekilde, buranın adanın en turistik yeri olduğu, pansiyon ve otel sayısından belliydi.
Adresi: Aydıncık Plajı, Gökçeada (İmroz), Çanakkale
http://www.e-gokceada.com/sencamp.html
Toparlanıp Gökçeada’ya döndük. Bir kafenin önünde oturup güneşin tadını çıkardık, poğaçalarla kahvaltı yaptık. Rehber kitaplara göz attık, Lonely Planet, Kaleköy’ü (eski adı Kastro) tavsiye ediyordu. Yalnızca birkaç saatimiz kaldığı için buraya gitmeye karar verdik. Yeri gelmişken belirteyim, Gökçeada'nın (ada ile aynı adı taşıyan) yerleşim merkezinde görülmeye değer bir şey yok. Adanın bize göre en ilgi çekici yeri ise Kaleköy’dü. Sırf bu yüzden adaya gelmiş olmaktan dolayı memnuniyet duyduk. Aynı şekilde, buranın adanın en turistik yeri olduğu, pansiyon ve otel sayısından belliydi.
Kaleden, Kaleköy manzarası |
Annie, kale kalıntıları üzerinde güzel havanın ve manzaranın tadını çıkarıyor |
Yolun ulaştığı son nokta. Buradan kale kalıntıları yürüyerek iki dakikalık mesafede |
Kaleköy çok küçük bir köy. Bir zamanlar yaşayan Rum nüfusun tümü adayı terk etmiş. Burada hâlâ kullanılan bir Ortodoks kilisesi var. Küçük bir yat limanı bulunuyor.
Yukarıdaki kale kalıntısı, manzarası nedeniyle en çok görülmeyi hak eden yer.
Aynı şekilde, yol üstünde çok güzel taş evler, villalar göreceksiniz. Yollar
taş döşeli. Çınar ağacının altında çok güzel bir kahvehane (Mustafa’nın Kayfesi)
geçeceksiniz, hemen yanı başında eski bir kilise var. Bu kahvehanede mola verin
ve bir şeyler için. Burası huzur verici bir yer. Kale kalıntısına çıktığınızda,
Kaleköy’ün yat limanını seyredebilirsiniz. Buranın manzarası çok güzel. Burada
yarım saatten fazla oyalandık. Sonra zamanımızın azlığına karşın (yalnızca
yarım saatimiz kalmıştı), böyle hoş bir yerde Türk kahvesi içmemek olmaz deyip,
kahvehaneye uğradık. Kahvelerimizi içip yola düştük (bir fincan Türk kahvesi 3 TL).
Kale kalıntıları. Aşağıda Kaleköy'ün yat limanı gözüküyor |
Kale dönüşü dinlenmek ve kahve içmek için harika bir yer: Mustafa'nın Kayfesi |
Eğer feribotla gelirken Kuzulimanı’ndan doğruca Gökçeada’ya
giden yolu takip ettiyseniz, burada aynı yolu takip etmeyin. Daha kısa bir yol
var ama dikkatli olmanız gerek. Gökçeada’ya doğru yol alırken sağınızda
havaalanı tabelasını görür görmez, sola doğru başka bir yol saptığını
göreceksiniz, bu yol Kuzulimanı’na giden daha kısa bir yol. Kuzulimanı levhası
yalnızca Gökçeada’dan Kaleköy’e giderken var, Kaleköy’den Gökçeada’ya giderken
yok, bu yüzden sapağı kaçırmayın. Bu yol on beş dakikada sizi feribotun
kalktığı Kuzulimanı’na götürecek.
Feribot beklerken |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder